Derleyen: Can Şişman / Milliyet.com.tr – Birleşik Krallık’a bağlı Galler’in başşehri Cardiff’teki meskenine dönmüştü. Bir müddet Evvel tanıştığı 60 yaşındaki Sharon Johnston’la Bir arada İsviçre’ye gitmişler, daha sonra Biricik başına ülkesi Galler’e dönmüştü. Sharon Johnston artık yaşamıyordu. 69 yaşındaki Sue Lawford, Johnston’ın nihayet anlarında yanındaki kişiydi. İkili, Johnston’ın nihayet günlerinde bol bol sohbet edip fotoğraflar çektirmişti. Her ikisi de bu fotoğrafları nihayet Kez çektirdiklerinin farkındaydı.
Dayanılmaz ağrı ve acılar çeken, geçirdiği kaza sonrasında felçli hale gelen Sharon Johnston kararlıydı. Onunla yakın bir mühlet Evvel tanışan Sue Lawford ise kısa Vakit içinde Dost olduğu bu bayana Yardımcı olmak için elinden geleni yaptığına inanıyordu. İkili İsviçre’ye tatil yapmaya değil, bir kliniğe gitmişlerdi. Bu klinik dünya çapında tanınan bir ‘ölüm kliniği’ydi. Dünyanın dört bir yanında ‘ölüm hakkı’nı kullanmak isteyen, Önemli ya da ölümcül hastalığı olan hastalara isteklerini gerçekleştirmek için Yardımcı oluyordu.
KAPIYI AÇTIĞINDA POLİSLE KARŞILAŞTI
Eski bir NHS (Birleşik Krallık Ulusal sıhhat Servisi) vazifelisi olan Lawford, bu ‘ölüm kliniği’nde dostu Johnston’ı yalnız bırakmayacak, ikili olarak gittikleri bu seyahati Biricik başına noktalandırarak ülkesi Galler’e dönecekti. O denli de oldu. Lakin bundan sonrası hiç de Sue Lawford’un düşündüğü üzere ilerlemedi. ‘Ölüm seyahati’nden kısa bir Vakit sonra sabaha karşı 5 buçuk sularında kapısı çalındı. Uykusundan sıçrayan 69 yaşındaki bayan panik içinde Döşek odasını terk edip üstüne bir hırka geçirdi. Konutunun kapısını açtığında polis memurlarıyla karşılaştı.
Şaşkındı. Sabahın erken bir vaktinde polis memurlarının neden kapısına geldiğini ve kendisini polis merkezine götürmek istediğini anlamamıştı. Bir polis minibüsüne bindirilen eski sıhhat vazifelisi, polis merkezinde sorgulanmaya başladı. Başındaki soru işaretleri polis memurlarının soruları karşısında süratlice ortadan kalktı. neden sorgulandığını anlamıştı. Ötanazi hakkı Birleşik Krallık’ta yasal değildi ve polis, yakın dostu Johnston’ın vefatında Sue Lawford’un katkısı olduğundan şüpheleniyordu.
‘TEK YAPTIĞIM ŞEY ONA EŞLİK ETMEKTİ’
Sue Lawford tam 6 ay boyunca polis tarafından sorgulandı. Başına gelenler karşısında şaşkındı. Sharon Johnston, dünyadaki birçok ‘hastalığından kurtuluş umudu olmayan hasta’ üzere ferdi kararıyla bu kliniğe başvurmuş, Lawford ise Vakit içinde arkadaş olduğu bu bayana en küçük bir yönlendirme yapmadan sırf Yardımcı olmuştu. Sue Lawford, arkadaşı Johnson’ı şöyle Tanım etti: “Annesini, babasını ve erkek kardeşini uzun bir Vakit Evvel şimdi genç yaşta kaybetmiş. Onunla tanışmadan Çabucak Evvel uzun vadeli partnerinden yeni ayrılmıştı. Biricik başına yaşıyordu ve yatağa mahkumdu. Çektiği fizikî Üzüntü ya da ağrılar haricinde yardıma muhtaç olması ve yalnız bir bayan olmasından dolayı yaşamanın kendisine sıkıntı üzere gelmeye başladığını düşünüyordu.”
Arkadaşının ötanaziyle hayatına nihayet vermesinde hiçbir tesirde bulunmadığını söyleyen eski sıhhat vazifelisi Lawford, “Tek yaptığım şey ona eşlik etmekti. Onun kararını etkilemedim, hiçbir biçimde tıbbi bir ‘yardım’da bulunmadım. Ben daha Fazla refakatçiydim. Ne onu cesaretlendirdim ne de Öbür bir şey. Hiçbir kimsenin hayatına nihayet vermesi tarafında bir teşvikte bulunmadım” diye konuştu.
‘ONLARA NAZARAN CİNAYET YA DA TERÖRLE TIPKI ŞEYDİ’
Sue Lawford’un kocası ve 30 yaşındaki oğlu ise bayanın Sharon Johnston’la arkadaşlarından haberdardı. Her ikisi de Lawford’un başına bir şey gelmesinden dolayı Telaş duyuyordu lakin ikisi de bayanın sevdiği bir arkadaşına nihayet seyahatinde eşlik etmesini destekliyordu. Bu seyahat sırasında başına Kötü bir şey gelmesinden dolayı korkan kocasının ve oğlunun telaşlarını anladığını ve onlara hak verdiğini söyleyen Lawford, polis merkezinde karşılaştığı hal karşısında şaşırmadığını lakin Yeniden de haklı olduğunu bildiği için üzülmediğini söyledi.
Lawford, “Bana Birleşik Krallık’ta Öbür bir kişiyi mevte teşvik etmek ya da ona yardım etmenin cürüm olduğunu hatırlattılar. Bir sıhhat vazifelisi olarak ben de elbette neyin kabahat neyin cürüm olmadığını biliyordum. Onların bana inanması ve soruşturmanın tamamlanması tam 6 ay sürdü” dedi.
Sabaha karşı 5 buçuk sularında meskenine gelen polis memurlarının kendisine bir katil ya da terörist muamelesi yapmış olmalarından ve meskenini saatlerce didik didik aramalarından dolayı kırgın olduğunu söyleyen Lawford, “Eşim onlara arama müsaadesine sahip olup olmadıklarını sordu Lakin ‘Gerek yok’ dediler. Münasebet olarak da onlara nazaran itham edildiğim hatanın cinayet ya da terörle birebir kategoride olmasıydı” dedi. Polis merkezine götürüldüğünde sorgusu başlamadan Evvel tam 16 saat boyunca bir hücrede kilitli kaldığını söyleyen Sue Lawford, o anda hissettiklerini şöyle anlattı:
“Başıma ne geldiğini, nasıl Aka bir hata işlemiş olduğumu anlamamıştım. Gerilime girdim ve saatlerce hücrede tutulmuş olmaktan Dolayı klostrofobik ortam yüzünden gerildim. Anlıyorum, herkes vazifesini yapıyor fakat ben temizdim ve o anda her şey bana nazaran Fazla Gereksiz geliyordu. Farklı şartlar altında Mesut bir biçimde polise gidip kendimi rahatlıkla Anlatım edebilirdim. Karşılaştığım muamelenin Fazla ağır olduğunu düşündüm.”
‘SORUŞTURMA BİTENE KADAR KÂBUSU YAŞADIM’
Karakolda geçirdiği müddetten sonra soruşturmanın devam ettiğini fakat özgür kaldığını söyleyen Lawford, aylar boyunca gerilimli olduğunu ve Daimi uykularının bölündüğünü söyledi. Geçtiğimiz aylarda 70’inci yaşına basan Lawford, bu yeni yaşını gözaltı sürecinin tesirleriyle bir hipertansiyon hastası olarak karşıladığını belirterek “Soruşturma tamamlanana kadar kâbusu yaşadım” dedi. Hakkındaki soruşturmanın geçtiğimiz günlerde sona erdiğini ve artık Özgür olduğunu söyleyen Lawford, “Soruşturmanın sona erdiği bana kısa ve öz bir e-posta yoluyla bildirildi. Olayla ilgili bir cürmüm olduğuna dair Delil ortaya konamadı, bu yüzden hür kaldım” diye konuştu.
‘BANA DAİMA ‘KEŞKE O KAZADA ÖLSEYDİM’ DİYORDU’
NHS’de yıllarca müdür olarak çalıştığını lakin birkaç Yıl Evvel emekli olduğunu söyleyen Lawford, “Bana nazaran bir insanın vefatı seçmesi Kötü bir tecrübe. Lakin kimi bazı umutsuz hastalar için yaşamak da bir o kadar Üzücü bir tecrübe. Üstelik bu yalnızca o hastalar için değil, o şahısları seven ve önemseyen beşerler için de Fazla travmatik” dedi. Arkadaşı Johnston’la yaptıkları nihayet sohbetleri daima hatırlayacağını söyleyen Lawford, şunları da ekledi:
“Geçirdiği kazada ölmemiş olmaktan Dolayı üzgündü. Bana pek Fazla Defa o kazadan felçli olsa da sağ kurtulmuş olmaktan üzgün olduğunu söyleyerek, ‘Keşke o kazada ölseydim’ diyordu. O kazadan yatağa mahkum olarak kurtulduğunu fakat bunun bir kurtuluş değil aslında bir cezalandırılış olduğuna inanıyordu. Kazadan sonra yatağa mahkum olduğunu ve artık yaşamadığını, sırf Mevcut olduğunu hissettiğini söylüyordu.”
Lawford, Galler’e Biricik başına döndükten sonra arkadaşının farklı bir kentte yaşayan yeğeninin kendisini arayarak teşekkür ettiğini belirterek, “Yeğeni beni telefonla aradı ve onu yalnız bırakmayıp eşlik ettiğim için Fazla teşekkür ettiğini söyledi ve ‘İstediği şey buydu’ dedi. Yaşadığım Üzücü sorgu sürecinin haricinde bu teşekkürü duymuş olmak sanırım her şeye Karşın beni Mesut ediyor” diye konuştu.
Yorum Yok